Yıllanmış Aşk

Ruh hastası kadın yoktur.
En başında ilgi komasına sokup,
Zamanla öküze bağlayan adam vardır.

Bir adamın ilişkinin başlarında karşındakine, kendini herşeyden çok değerli hissettirip, zaman geçtikçe ve karşısındaki insanın onunla her daim olacağını ve ondan vazgeçemeyeceğini hissettiği an da rahata kavuşup, sanki hayatındaki o kadın yokmuş gibi davranmasıdır. İlk başlarda kadına hissettirdiği ilgi-alaka yüzde yüz ise, iki yıl gibi bir süreçte bu 100de 20lere düşer... neden böyle olmalı...veya her ilişkide bu böyle midir?

Hep duyardım da yaşamadan inanmazdım, “cicim ayları”na. İlla ki cicim aylarını yaşamak veya yaşamış olmak için evlenmek gerekmez. Birbirine şehvetle aşık olmak kafidir. İlk başlarda erkeğin sırf kızı beş dakikalığına bile görebilmek için iş arasında çıkıp kızın oturduğu semte gelmesidir aşk... o yapılan kısa yürüyüşte kalbinin çıkacak gibi olup...yanındakinin de böyle hissettiğine emin olmaktır ki; zaten erkek; etkilemek istediği kadını için sürpriz yapmıştır. Bu örneğin; kızı, onun hiç beklemediği bir anda öpmesi veya ona delice aşık olduğunu gösterircesine kızın gözlerinin içine bakmasıdır, onu eve bırakmasıdır, işe geç kalacağını bile bile. Ona, hiç beklemediği bir anda romantik sözler söylemesidir ve bunların çok sık yaşanması durumudur. Öyle haftada ayda bir değil, sürekli. Bu erkeğin, kızı henüz keşfedememiş olmasından ve onu gizemli bulmasından kaynaklanan bir durum mudur?
Tamam, bir erkek bunları yapar diye onları günah keçisi ilan etmek istemem, kadınların da yok mudur yaptıkları hatalar, yanlışlar? Kabul edelim, cicim ayları gibi olmuyor o 2 sene sonrası değil mi? İlk defa beraber yenen yemekte salatasını bile hoşlandığı adamın önünde zor yiyen kadın, iki sene sonra hapır hupur yiyecekleri götürür olur, örnek verilecek olursa. Veya ilk zamanlarda kilosuna çok dikkat edip sonra sonra 1-2 kilonun çok ta bir şey farkettirmeyeceği rahatına kavuşmaktan o kiloları önemsemez.
Gerçekten aşık olan ve seven bir kadın sanmıyorum ki 2 değil 20 sene geçsin o adama karşı hisleri değişsin. Onun zamanla yanında nasıl rahat olduğunu bile görmek bile onu daha çok çekici yapar hale gelir. Tartıştığında bile bir yanın der ki; o benim sevdiğim adam.
Kalbin çarpar halen onu görünce...heyecanlanırsın...o ki ilk başlarda sana her fırsatta sürprizler yapan, güzel sözler söyleyen adam, onun seni heyecanlandırmaması ne mümkün. 2 sene sonra da her an onun gözünün içine bakar kadın, her an bekler...erkeğinin onu heyecanlandırmasını, bir çift güzel söz söylemesini diler içten içe, belki bir iltifat bekler. İster ki, erkeği ilk başlardaki gibi onu arzulasın,   sana olan isteği hiç dinmeden. Erkeğin işinin, aşkından önemli olmamasını ister, tam öyle demesek te, en azından o ilk başlardaki gibi, işe geç kalıp kalmayacağını sorgulamaksızın kendisini eve bırakmasını ister. Romantik sözler bekler...iltifat duymak ister..Kadın bunlarla güzelleşir, güzelliği bunlarla beslenir çünkü ve her şeyden önemlisi, bunları yansıtır. Bunlar onun kendine olan özgüvenini arttırır, kendisine bakmasını sağlar, kendi ayakları üzerinde durmasını. Eğer erkek ilgisini alakasını azaltmışsa, kadın onun için sadece hayatındaki küçük bir ayrıntı ise, kadın ne yapar peki? Çaresizce onun gözlerinin içine bakar, anlamadığını bildiği halde. Konuşmak isterse eğer, erkek bunları yorgunluğuna, yoğunluğuna verir, tabiiki de onu sevdiğini söyler belki, ama bilmez ki; su götürmez bir gerçeği kadın sezmiştir, erkeğin ondan yavaş yavaş...usul usul uzaklaştığını. Ve aşkını korumak, kurtarmak için doğru veya çoğunlukla yanlış olan yollara başvurur. Aslında erkeğin de, kadının da haklı olduğu kısımlar vardır bu olayda. Kadın haklıdır, anlayamaz çünkü; başlarda ona böyle deli olan bir erkeğin neden şimdi neden böyle davrandığına anlam veremez, bir yandan da erkeğinin onu sevdiğinden emindir çünkü. Karşındaki kişiyi çözmüş olmak mıdır sebep? Onu artık hücresine kadar tanımak...kendinden iyi tanımlayabilmek midir? Kartlarını açık oynamakla mı hata yapmıştır kadın? Kartı açık oynasa saf, saklasa veyahut gizlense entrikacıdır kadın. Peki ya ne yapalım? Erkeğe güvenmek, ona herşeyinle teslim olmanın karşılığı veya sonucu, bu mu olmalı? Lafa gelse, erkeklere sorulsa, tabiiki de birlikte olduğu, olacağı kadının ona tamamen açık olmasını isterler. Ama böyle olunca ilgi kaybediliyor zamanla, artık kadına cinsellikten veya geçmiş zamanın yarattığı bağlılıktan, bir de bir miktar sevgiden başka birşey hissetmiyor oluyor erkek.

Neyse, gelelim kadının bu durumu erkeğe anlatma çabasının devamına... Kadın erkekle sözlü yoldan anlaşmayı başaramazsa eğer, çareyi, erkeğe davranışlarıyla gösterme yolunda bulur, ki erkeklere karşı izlenmemesi gereken yollardan biridir. Anlamazlar! Evet, konuşunca da önemsemiyorlar, çözüme ulaşamıyoruz dediğinizi duyar gibiyim ama tripten nefret ederler, sizin ona birşeyi davranışlarınızla anlatmanız ancak sizin sinirlerinizin harap olmasıyla sonuçlanabilir.
Kadın ne yapar? Erkeğe birlikte zaman geçirelim der. Erkek ne der? “zaten hep birlikteyiz, hep yan yanayız, bütçemiz yok” veya “işim var başka zaman” der. Başınızı eğip çeker gidersiniz, derin düşüncelere dalar, üzülürsünüz. O ilk cicim aylarınız gelir sonra aklınıza...hüzünlenir... durduramazsınız gözyaşlarınızı. Kadın başka ne yapar? Evet! Doğru bildiniz; trip atar! Amacı erkeği üzmek değildir halbuki. Trip atan bir kadının(popüler üç günlük sakız ilişkilerden değil kastım), muhakkak geçerli bir sebebi vardır, olmalıdır. Fakat ne yazık ki; erkeğin bunu çoğu zaman anlayamamasıyla birlikte, sizden bu hareketiniz yüzünden daha da uzaklaşması olasıdır. Direk söyleseniz istediğiniz şeyi, anlaşılmıyorsunuz, davranışlar da yaramıyor. Peki ya ne yapmalı? Ayrılmalı mı? Ama ayrılmayacak, ayrılamayacak kadar da çok seviyorsa kadın bu erkeği peki...
Cevabı yok bu soruların...üzerinden seneler geçince anlaşılacak belki de bunların sebepleri...olası çözümleri...
Değer vermeli bir erkek kadınına, eğer çiçek alan birisiyse artık almaması, illa ki bu onun sizi aldattığına işaret değildir, bu klişe söylemi doğruladığımı söylemeyeceğim. Zor zamanlar geçiriyor olması başlıca akla gelen sebep olmakla birlikte, sizinle az ilgilendiği, aklına bile gelmemiş olabilir. Peki ama eskiden nasıl oluyordu da aklına geliyordu? İşte bu kafa karıştıran başka bir şey. Ya da en kötü ihtimal, artık önemsenmemek. Ki erkekler size diyorum, bu şekilde bir örnekte kadının aklına gelen ve onu korkutan sonuncu olandır, önemsenmemek. Erkeğin onu unuttuğunu, artık sevmediğini düşünür kadın.
Erkek sevmeli kadınını, ilk günlerde sevdiği gibi sevmeli...ha sevmiyorsa çekip gitmeli, bağlılıkları umursamadan...”sana olan aşkım bitti” diyip gidebilmeli. Kadının saldırganlaşması, erkeğine o “çektirdikleri” hep onu kaybetme korkusundandır ve hak ettiği, istediği ilgiyi bulamamaktandır. Kadın ister ki; erkek ona eskisi gibi ilgiyle baksın, gözlerinin içine, anlamsızca gülümsesin ister, ister ki yer mekan zaman dinlemeden onu dinlesin, onu sevsin, onu hiç beklemediği anda öpsün ister...bir mesaj almak ister...erkeğinin onu istediğini belli etmesini ister...sadece beraber olmak değildir olay, onun ruhunu okşamasını ister. 

Kadın erkek ilişkileri hep karmaşık mıdır? Gerçekten bu anlattıklarımı yaşamayanlar var mıdır? Herhangi bir çıkar, etken altında olmadan, iki tarafın da birbirine ilk gün de, 20 sene sonra da deli gibi aşık olduğu ve çoğunlukla birbirlerini anlayabildikleri bir ilişki? Belki vardır...

Kendini yalnız hissetti kadın. Ailesinden uzak...sevdiği, aşık olduğu adam yanında ama sanki kendisine yabancı... Sorun kadında mıdır? Hayatın yoğunluğu mudur bu yalnızlığa sebep olan ya da her ilişkinin hazin geleceği, topluma dayatılmış olan tipik kadın-erkek ilişki modelinin sonunda kendi ilişkisini de vurmuş olmasından mıdır?
Yapayalnız hissetmek...bu duyguyu yaşamayan bilemez. Buz gibi hissetmek...ağlamak... çaresiz hissetmek. Hayatının aşkını bulduğunu bilmek ama bir uyuşmamazlık, bir olmamışlık olduğunu sezmek, artık önemsenmediğini gözlemlemek, sevdiğiyle arasında her gün daha da büyüyen bir mesafe hissetmek, daha da beteri onun kendisine mesafeli olduğunu bilmek, artık sevgililer gününde bile hediye almamasın, bir çiçek bile getirmemesin ne kadar ağır bir duygu olduğunu yaşamak...Kederle içmek, içtikçe kederlenmek ve bu girdaptan kurtulamamak, çok ağır...


Bunların yanında, onsuz yaşayamayacağını düşünmek... Acizlikten değil, ona hissettiği aşktan, sevgiden...onun kokusunu duymadan, sesini işitmeden, ona dokunmadan, onunla konuşmadan yaşayamayacağını hissetmek... İşte bunlar kadına kendini çaresiz ve yalnız hissettirir. Hele de karşı tarafın onun hissettiklerini hissetmediğini bilirken. Her an ortada kalabilecekmiş, ortada demek yanlış olur, onsuz kalabileceğini düşünmek...

Kadın, üzülür kahrolur. Elinden bir şey gelmez. Bazen düşünür, acaba o doğru kişi değil mi? Ama ne yapabilir ki? Onu halen deli gibi severken onu sırf ona eskisi gibi yaklaşmıyor diye bitirmez istemez onca emek verdiği ilişkisini. Sanki bir gün sıkıntılar sona erecek ve o eski cicim aylarına dönülecek gibi hisseder insan. Esasında bu, aşık olan kalbin verdiği bir tepki mi yoksa? Fazla saçma bir tez mi olurdu?

Aşk, garip bir olgu. İnsanın mantığını devre dışı bırakan, aslında hiç olmadığınız biri gibi davranmanıza sebep olan, kişiliğinizden taviz verdirten, kontrol edemediğiniz bir şey aşk... 

Yorumlar

Popüler Yayınlar